Tatvan’’Siyaset Bilinç’’ Semineri Yapıldı

Tatvan’’Siyaset Bilinç’’ Semineri Yapıldı

Özgür Der Tatvan şubesi tarafından yapılan seminerde bu hafta ‘’Siyaset Bilinci‘’ konusu işlendi.

Kazım KOÇ’un sunum yaptığı seminere İbrahim AYKAN ‘nın okuduğu Kur’an-ı Kerim  tilavetiyle başlandı.

Kazım KOÇ konuşmasında özetle :

Muhakkak ki her değerlendirme, değerlendirenin öznel yargılarını da barındırdığı için tüm bireyleri kuşatmama ve yanılma tehlikesini de beraberinde getirdiğinin bilincinde olarak ve aynı zamanda her değerlendirmenin değerlendirenin ilmiyle ve bilgisiyle sınırlı olduğunun bilincinde olduğunu söyledi.

Siyaset, insanı yönetme sanatı veya yönetim bilimi olarak ifade edilebilir. Bilinç, farkındalık yaratma veya farkında olmaktır. Haliyle yönetme, düşünme, ifade etme ve eylemden ibarettir. İnsanı yönetme, erdem ve fazilet üzerine yönetebilme şeklinde olmalıdır.  Siyasal bilinç, inandığını ya da benimsediği ideolojiyi söyleme dökme, anlatma, karşısına çıkan engel ve tahrifatları ve saldırıları yok etme veya izole etme ve onu insanlara ulaştırma, öğretme, inandırma bilincini ifade eder. Siyasal bilinç, sorumluluk ve farkındalık gerektirir. dedi

İnsan denen varlık ünsiyet yani ilişki kurar. Diğer varlıklarla münasebette bulunur. Bunun ihtiyacı içerisindedir insan. Yalnız yaşayabilen bir varlık değildir. Hemcinsleriyle birlikte var olabilen, bir başkasının varlığına ihtiyaç hisseden bir varlıktır. İnsan ilişkileri (müslümanın) dikey ve yatay doğrultuda olan ilişkilerdir. Dikey ilişkilerden kasıt vahye muhattap olması, yatay ilişkilerden kasıt ise hemcinsleriyle olan ilişkisi olduğunu belirtti.

İslami siyasal bilinç, İslami ideoloji ve İslami siyasal söylem birbirlerini tamamlayan önemli süreçlerdir.

Siyasal bilinç irdelendiğimizde ;

İslami ideolojinin içselleştirilmesi: Birey önce İslami yönetim modelini benimsemeli bir İslami siyasi model ( devlet ) var mı yok mu öğrenmeli, bunun genel çerçevesinin ne olduğunu anlamalı ve nerede ne şekilde ortaya konduğunun farkında olmalıdır.

İslami ideolojinin ortaya konması: İnandığı, içselleştirdiği bu söylemi başkasına tebliğ etmeli. Görüşüne sunmalı, diğer ideolojilerle arasındaki farkı ortaya koymalı, diğer devlet modelleri ve sistemlerle benzerlik ve farkılıklarını anlamalı ve ortaya koymalıdır.

İslami ideolojinin zemini: Müslüman toplumların şu an içerisinde bulunduğu durum, müslüman grupların, cemaatlerin, İslamî siyasete ve devlete bakış açısı belirlenmeli, irdelenmeli, cemaat ve grupların ideolojik yaklaşımı bilinmeli, müslümanların halihazır durumu ortaya konmalıdır.

İslami toplum anayasal bir toplumdur. İslam’ın ilk zamanlarından bugüne dek bu toplum/toplumlar normları olan, kuralları olan, düzenli bir sosyal hayatı olan yapılardır. Mezkur sosyal yapı içerisinde müslüman bireyin nelere dikkat etmesi gerektiği, neleri yapıp neleri yapmaması gerektiği, kurallarla belirlenmiştir. Müslüman bireyin bir günü, bir haftası, bir yılı  genel hatlarıyla belirlenmiştir denilebilir. Söz konusu İslami toplumun anayasası Kur’an ve sünnettir. Bu anayasal yapıda toplumun nasıl yönetilmesi gerektiği, nasıl idare edilmesi gerektiği genel ilkeler/prensiplerle ortaya konmuştur. İslami toplumda hüküm Allah’ a aittir. Âdil bir siyaset pratiği üzerine kuruludur. Yöneticileri ya halifedir ya ulul emr dir veya imamdır. Yönetenler Allah adına yönetir. Yönetilenler Allah için itaat edeler. İslami hükümler ferdi ve toplumsal olarak iki çeşit hükümlerden müteşekkildir. Bunları uygulamak için İslami toplum bir siyaset kurumuna veya devlet mekanizmasına ihtiyaç hissetmiştir.dedi.

İslam toplumunda dünya hayatını düzenleyeni, belirleyen teolojik (dini) değerlerdir. Haliyle din, ahiret hayatı için hazırlıklı olması gerektiğini noktasında, uyaran, hazırlıklı olması gerektiğini belirten uyarılar yanında çoğunlukla bu dünya hayatıyla ilgilidir.

Kur’ani irdelemelerde görüyoruz ki peygamberler Allah’ın emir ve nehiylerini iletmek için yönetimsel bir yapı oluşturmuşlardır ki buna devlet veya yönetimsel kurumlar denilebilir rahatlıkla. Her peygamber kurumsal olarak bir mekanizma oluşturmamışsa da bir yönetim faaliyeti icra etmiş ve yürütmüştür denilebilir.

Siyaset bilinci çerçevesinde siyası mülahazalar bir ibadet gibi İslam’ın diğer ibadetleri gibi algılanmalıdır. Bizatihi bireyler ve toplum tarafından dile getirilse de getirilmese de islami düsturların kendisinde siyasi bir duruş, siyasi bir söylem vardır. Mesela namazın, mesela haccın, mesela ezanın siyasi bir duruşu ve söylemi vardır. İslam dışı unsurları bu ibadetler ve söylemlerle reddetme, kabul etmeme, onlara hayır deme inceliği vardır.

Geçmişte ve günümüzde İslami toplumlar, peygamber ve hilafet dönemi uygulamalarını yaşadıkları gibi saltanatı, laik devlet yapısını, sosyalist yönetim yapısını toplum olarak görmüş ve yaşamışlardır. Ancak İslami ideoloji, öncelikle temelden bu yapılardan farklıdır.

Yaşadığınız topraklarda Müslüman unsurlar içerisinde yaşadıkları siyasal yapıya karşı farklı duruşlar sergilemişlerdir. Analiz edildiğinde sistemle barışık olan gruplar olduğu gibi sisteme karşı olan gruplar da mevcuttur. Buna karşın sisteme angaje olmuş unsurlar ve gruplar yanında sistemden yana, sistem içerisinde yer alan gruplar da söz konusudur.

İslami devlet modelinin ana hatları Kur’anî çerçevede şu şekilde ortaya koydu.

Biat ve hürriyet prensibi: Biat kısaca karşılıklı ahitleşmedir. Yönetilen, yönetecek olana kendisini korumak ( can,mal,ırz,düşmana karşı koruma ) karşılığında, itaat etmek üzere ahitleşirler. Karşılıklı anlaşmadır. Bir şekilde toplumsal sözleşmedir. Ancak bu Bey’at hür irade ile özgürce baskı altında kalmaksızın rızai olarak yapılması gerekir. Bu anlamda yönetilen itaat edecek, bu itaat, yöneticiler Allah ve Resulüne bağlı kaldığı müddetçe geçerli olacaktır. Evs ve Hazreç kabilelerinin Peygamber’e biat’ı, ashabın halifelerine biatı örnek verilebilir.

 Adalet ve ehliyet prensib: Emanet ehil olanlara verilecek, burada liyakat esası öngörülecektir. Yönetimi üstüne alan insanlar, aralarında  İslami kuralları adaletle, hakkaniyetle, hukuka uygun olarak icra edecektir. Yönetici, kendisine emanet edileni adaletle yerine getirecektir.

Müşavere, Şura ile yönetme prensibi: İslamî toplumda, müslüman yöneticilerin işleri şura iledir. Yönetenler istişare edilmesi gereken noktalarda istişare ederler ve istişareden kaçmazlar. Çünkü İslami mülahazada bir birey konumu ne olursa olsun her şeyi tüm detay ve unsurlarıyla bilmesi mümkün değildir. Mutlaka başka akla ya da ortak bir akla ihtiyaç duyar. Eğer karar verici sürekli tek başına karar alır ya da danışmadan karar alırsa bu yönetim modelini tiranlığa dönüşmesi monarşiye dönüşmesi olası olacaktır.

Allah’ın hükmü ile yönetme prensibi: Allah’ın kitabını hükmün kaynağı kabul etme prensibidir. Kural koyucu, hüküm belirleyici Allah ve Resulüdür. İslamî toplumun uyması gereken kuralların genel prensiplerini yaratıcı belirler, resulü belirler bunun dışındaki insanlar arası prensipler bu genel hükümler çerçevesinde olacaktır, ortaya konulacaktır.

Program soruların cevaplandırılmasıyla  sona erdi.

kazim_koc-20130217-02.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler