Bağcılar'da "Hicret Gecesi" Coşkusu

Bağcılar'da "Hicret Gecesi" Coşkusu

Bağcılar Özgür-Der Temsilciliğinin düzenlemiş olduğu “Hicret Gecesi” 29 Aralık akşamı Bağcılar Kültür Merkezi’nde yapıldı.

Bağcılar Özgür-Der Temsilciliğinin düzenlemiş olduğu "Hicret Gecesi" programı Mevlüt Akbal'ın hicretle ilgili -mealleriyle birlikte- okuduğu ayetler ile başladı.

Ardından program Veysi Selimoğlu ve İbrahim Er'in hazırladığı hicretle ilgili bir sinevizyonla devam etti. Sinevizyon metnini aynı zamanda gecenin sunuculuğunu yapan Serkan Ekmen okudu.

Programda ilk konuşmayı Prof. Dr. Şinasi Gündüz yaptı. "Hicreti nasıl anlamalıyız ve hicret bize neyi ifade ediyor?" sorusunu sorarak konuşmasına başlayan Gündüz, "Hicreti sadece Hz. Muhammed ve ashabı ile sınırlayamayız." dedi ve bütün peygamberlerin yaşamlarında hicret tecrübesinden izler bulunduğunu belirtti. Hicretin bir kaçış, bir göç, bir diaspora olmadığını, inancın rahatça yaşanabileceği ve tebliğ edilebileceği bir ortam arayışı olduğunu vurgulayan Gündüz, Hz. Peygamber'in bu uygun ortam ve mekan arayışının neticesi olarak Habeşistan'a ve Taif'e yöneldiğini ve Müslümanları yönlendirdiğini, Akabe biatlarından sonra ise Yesrib'in yani Medine'nin gündeme geldiğini söyledi. Bu noktada Hz. Peygamber'in hicret tecrübesinin ekonomik yönden rahat bir belde arayışı ve siyasi, sosyal yönden bir mekân arayışı olmadığını belirten Gündüz, hicrette amacın İslam inancının, İslam'ın temel değerlerinin rahatça ifade edileceği bir merkez arayışı olduğunu belirtti.

Hicret yaşantısında Müslümanların yeryüzüne yönelik algısının yansımasının görüldüğünü belirten Şinasi Gündüz, hicretin bütün yeryüzünün mümin insanın vatanı olduğunu gösterdiğini dillendirdi. Hicretin hicret edilen mekâna dönüşü gerektirmediğini belirten Gündüz, Hz. Peygamber'in Mekke fethedildikten sonra Mekke'ye dönmeğinin altını çizdi. Şinasi Gündüz inancın yaşanması noktasında bir zulüm, bir sıkıntı var olduğunda mümin insanın inancını yaşayabileceği bir ortam arayışı içinde olması gerektiğini ve bulunan o yerin de vatan edinilmesi gerektiğini dile getirdi. Hicretin sadece mekânsal olmadığını belirten Gündüz, aynı zamanda düşüncenin şirkten uzaklaşmasının da bir hicret olduğunu ifade etti. Gündüz, hicret ve cihadın Müslümanın birbirinden ayrılmaz iki temel özelliği olduğunu belirterek sözlerini bitirdi.

Programda 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden hemen önce "şeriatçılık" suçlamasıyla mahkeme edildiği davalardan istenen hapis yekûnu toplam iki üç kez müebbet hapsi gerektirdiği için Türkiye'den İran'a ve uzun yıllar sonra da Avrupa'ya hicret eden Selahaddin Eş Çakırgil'in bu gece için kaleme alıp Bağcılar Özgür-Der Temsilciliğine yolladığı uzun bir mesajı sinevizyon eşliğinde okundu. Bahadır Kurbanoğlu'nun okuduğu Eş'in mesajı, yine kendi editörlüğünde 1979 Eylül'ünde haftalık olarak çıkan Hicret gazetesinden bazı fotoğraflarla derlenmiş bir sinevizyon eşliğinde takip edilmiş oldu.


12 Eylül darbesi öncesi Selahaddin E. Çakırgil... Çıkardığı Hicret gazetesi ve yakın bir dönemde Almanya'da yaptığı Kudüs Günü konuşmasından bir enstantane...

Selahaddin Eş, mesajında hicreti şöyle tanımlıyordu: "Verilmekte olan İslami bir mücadelede, bulunulan siperde kalmanın artık fayda getirmeyeceğine karar veren kişinin eylemini başka siperlerde sürdürmek üzere, yeni bir eyleme geçme kararlılığıdır. İslamî terminolojide ise Resul-i Ekrem (s)'in, insanlığın özgürlük, hak, haysiyet ve şerefini korumak için; silme müşrik bir Mekke'de sahte ilâhlara, putlara karşı yürüttüğü 13 yıl süren bir 'tevhid mücadelesi'nden sonra, artık o coğrafyada kalarak fazla bir şey yapamayacağını anlaması üzerine, (daha sonra Medine-t-un'Nebi' veya kısaca Medine olarak anılacak olan) yaklaşık 500 km. kuzeydeki Yesrib'e gitmesi şeklindeki ve insanlık tarihinin seyrini değiştiren büyük hareketin adıdır."

Selahaddin Eş'in şu vurguları da dikkat çekiciydi: "Hicret, bir kaçış değil, zulümden daha adil bir mekana sığınma eylemidir. Mümin insan cihetlere sığmaz. İlâ'y-ı Kelimetullah bayrağını yüceltmek ister, bu da topraktan sıyrılmayı, gönlünü çamurdan, taştan temizlemeyi gerektirir. Dayanacak bir yer olarak bir ülke veya vatan da gereklidir, elbette; ama inanç mı toprak içindir, yoksa toprak mı inanç içindir? Ve vatan, neresidir? Bu sualin cevabı, 'Vatan neresidir?'e vereceğimiz cevaba göre değişir. Said Halîm Paşa, 'muselman nazarında vatan, inancının hayata hâkim olduğu yerdir.' diyordu. Bu manada bir 'vatan'dan hicret etmenin mantığı yoktur. Hicret, vatanı belli coğrafyalara mahkûm etmeyen ve cihanşümul bir kavrayış veren bir eylemdir. İslam'ın; bir coğrafyaya, bir ırka, bir mezhebe ve bir ülkeye hapsedilemeyeceğini göstermek ve gerektiğinde Tarıq bin Ziyad gibi gemileri yakabilmektir hicret."

Sinevizyon eşliğinde 30 yıl öncesi Türkiye'deki İslami mücadelenin en ileri hatıralarının ekrana düşmesinden sonra o süreci yaşayan ve söz konusu Hicret gazetesinde de yazan Beşir Eryarsoy katılımcılara hitap etti. Eryarsoy yaptığı konuşmada, Selahaddin Eş Çakırgil'in tevhidi kulvarda ilk haftalık gazeteyi çıkaran bir öncü olduğunu belirterek davası uğruna bedeli göze alan bu tür ender şahsiyetlere Müslümanlar olarak ihtiyacımız olduğunu söyledi.

Müteakiben hicret konusuna geçen Eryarsoy, öncelikle hicret olgusunun beraberinde Rasulullah'ı çağrıştırmasının doğal olduğunu belirterek muhtelif boyutlarıyla hicret eyleminin en ideal anlamını Rasulullah'ın hicretinde ve örnek yaşam mücadelesinde bulduğunu söyledi. Yine hicretin muvahhidlerin hayatında adeta bir takdir çizgisi olarak tanımlanabileceğini kaydeden konuşmacı, Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e hemen tüm peygamberlerin mücadele çizgisinde hicretin tezahürlerine tanık olunabileceğini ifade etti.

Hicret algısının İslami hareketleri ve bunları omuzlayan şahsiyetleri daima zinde, dinamik ve seferberlik halinde tutacak bir yapıya sahip olduğunu, İslami hareketin mukadder aşamalarından birini ifade ettiğini ve dolayısıyla asıl anlamını da tarihe indirgeyerek değil ancak evrensel planda düşünerek hakkıyla kavranılabileceğini söyleyen Eryarsoy, bu meyanda Ashab-ı Kehf örneği üzerinde durarak çeşitli açılımlarda bulundu.

Hicretin mekânsal kayıtlar ve bağlardan aşındırarak çağlarüstü bir kimlik kazandırdığını ve mü'min için bütün yeryüzünün vatan konumunda olduğunu belirten Eryarsoy, hicretin sadece mekânsal göç olmadığını ve her göç edenin de muhacir olarak tanımlanamayacağını belirterek konuyla ilgili naslardan örnekler verdi. "Muhacir, Allah ve Rasul'ünün yasaklarını terk eden, kendisiyle onlar arasına hicran perdesini koyan ve terk ettiklerine özlem duymayan kişidir." diyen Eryarsoy, konuşmasını hicret konulu İslami literatürü değerlendirerek ve hicret fıkhına dönük açılımlarda bulunarak tamamladı. 

Hicret Gecesi'nde Serkan Ekmen'in program akışına tat katan sunumu ile Grup Yürüyüş sahne aldı. Sahneye 7 kişi çıkan ve canlı performans gösteren Grup Yürüyüş, hicretle ilgili eski ve yeni ezgilerden seçilmiş dört eserle geceye bedii bir zarafet ve heyecan kattı. Grup Yürüyüş'ün son eserini günümüzde hicreti yaşayanlara atfetmesi ve katılımcıların da yumruklarını kaldırarak esere eşlik etmesi geceye özel bir anlam kattı.

Gece hicret konusunda Fevzi Zülaloğlu'nun yaptığı sorumluluk, azim ve heyecan yükleyen bir dua ile kapandı. Zülaloğlu'nun yaptığı duanın bir kesitini aşağıda sunuyoruz:

"Fucurunu takvasına kurban edenlere selam olsun. Firavunların, Nemrutlarından iktidarından iman yurduna hicret edenlere selam olsun. Her işine sadakatle başlayıp, misakına sadakatinden ayrılmadan tamamlayan tüm mü'minlere selam olsun.

Ey Rabbimiz! Yönelişimiz ve dönüşümüz Sana doğrudur, Sana güvendik, Sana dayandık. Bizi izzetsiz ve hikmetsiz bırakmak isteyen küresel ve yerel zalimler için; Amerika ve İsrail gibi Firavunlar için bir fitne/oyun eğlence aracı kılma! Zalimlerin fitnelerine karşı üzerimize sabır yağdır, gönülden adanan mü'minler olarak yaşayıp ölmeyi bizlere nasib eyle.

Ey Rabbimiz! İçinde bulunduğumuz harici şartlar ne olursa olsun bizi rüşd ile, doğruluk bilinciyle, hidayetle donat! Bizi imanlı ve Kur'an'lı yaşayıp imanla ve Kur'an'la Ahiret yolculuğumuza çıkmayı bizlere nasip eyle!

Musa kıl bizi Ey Rabbimiz! Ki, Firavunların, Karunların, Samirilerin tuzaklarına kanmadan Kur'an ile yürüyüşümüzü hidayetten ayrılmadan tamamlayalım; hicretimiz daimi, mücadelemiz izzetli davamız bereketli mevziler kazansın; dünyaya kazık çakarak firavunlaşanlardan değil, iman yurduna hicret eden Müslümanlardan olalım.

Ey Rabbimiz! Geçmişe hayıflanmaktan, gelecek endişesinden ve umudumuzu yitirmekten Sana sığınıyoruz."

Haber: Murat Yürükoğulları / Haşim Ay

HAKSÖZ-HABER / Bağcılar


Gecede Kur'an-ı Kerim okuyan Mevlüt Akbal


Gecenin sunuculuğunu yapan Serkan Ekmen...

Önceki ve Sonraki Haberler