“Kur’an’ın Anlaşılmasında Bütünsellik ve Usulümüz”

“Kur’an’ın Anlaşılmasında Bütünsellik ve Usulümüz”

Özgür-Der Başakşehir Temsilciliğinin düzenlediği aylık Usuliddin konferanslarının ilki “Kur’an’ın anlaşılmasında bütünsellik ve usulümüz” başlığı altında dernek merkezinde Hamza Türkmen’in sunumuyla gerçekleştirildi.

Türkmen, konuşmasının başlangıcında Rabbimizin bizlere tek başına usul kitabı göndermemesine rağmen itikattan amele bütün ölçülerimizi içerisinde barındıran Kitabı Kerimin usulümüzü belirlemede de ölçü olacağını belirtti.

Kur'an'ı ve İslam'ı anlama usulümüzün temelinde "muhkem ve müteşabih" kavramları çerçevesinde herkesin açık seçik net bir şekilde anlayabileceği bir form olmakla birlikte uzmanlık isteyen,yoğun kinaye ve mecaz muhtevaya sahip rasihunlara müracaat gerektiren ikinci bir forma da dikkat çeken Türkmen sözlerini şöyle sürdürdü. "Kuran ve islam hakkında bir hüküm verdiğimiz zaman bu hükmü ikiye ayırmamız lazım. Birincisi açık seçik herkes tarafından anlaşılabilen sabiteler; ikincisi ise anlaşılmasında uzmanlık gerektiren, rasihunları gerektiren ve yorum taşıyan çıkartımlar. Onlara da ihtiyacımız var. Ama onlar doğru deriz. Doğru bir düşünce deriz. Doğru bir içtihat deriz. Doğru bir yaklaşım deriz. Ama kesin diyemeyiz. Sabitelerimiz kesin, diğerleri ise doğru olduğunu ümit ettiğimiz ve çaba sarfettiğimiz yaklaşımlardır. Kuran ve Ed-din adına konuşurken her zaman gözetmemiz gereken tartışmalarımızda ve anlatımlarımızda kesin olan ile yorum olan aynı şey değildir. Dolayısıyla muhataplarımız ile didişmeden rahatlıkla konuşup anlaşabiliriz."

İçtihat alanının tam bir keyfiyet ve serbestiyet alanı olmadığının altını çizen Türkmen bu çerçevede geliştirilecek yorumların Kur'an'ın sabitelerine aykırı olmaması gerektiğini ifade etti.

Konuşmasına Hak kavramının önemine değinerek devam eden Türkmen, Kur'an da peygamberlerin gönderilişinin, evrenin yaratılışının, vahyin ve Rabbimizin Hak ile vasfedildiğinden yola çıkarak insanların anlam kaygısıyla sorguladıkları hayatın hakikatine vahyin kılavuzluğunda ulaşabileceklerini belirtti. Türkmen daha sonra konuşmasına şöyle devam etti: "Kitab-ı mubin insanları karanlıktan aydınlığa çıkartmak için gönderilmiş bir kitap ise, ister istemez itikadi sorunlarımız, tartışmalarımız, dini anlarken resulle ilgili, muhammedi sünnet ile ilgili tartışmalarımız, yaklaşımlarımız, kelami fıkhi, hayatın bütün müşkilleri, ailevi, nefsi tüm ilişkilerimizde hepimizi aydınlatacak temel kitabımız Kur'an'dır."

"Kur'an'ın herkesin anlayacağı bir kitap" olarak tanıtılmasının yanlışlığına değinen Türkmen doğru ifadenin, "Kur'an, herkesin anlayabileceği bir kitaptır." şeklinde olması gerektiğini belirtti. Türkmen, bunun ise çaba gerektirdiğini detaylı bir şekilde açıklayarak, bu şekilde tanımlamanın Kur'an bütünlüğüne daha uygun olduğunu belirtti.

Osmanlıdan devralınan mirasın, Kur'an'ın anlaşılmasını ve kuranı merkeze alan bir ıslah modeli olmamasına rağmen, Kur'an ile irtibatın şekilsel olarak güçlü olduğunu ve eğitim açısından medreselerin toplum üzerinde kurumsal olarak olumlu bir etkisinin bulunduğuna dikkat çeken Türkmen, Lozan anlaşmasıyla teslimiyetçi bir zeminde Cumhuriyet ambalajıyla oluşturulan vesayet sisteminin toplum üzerinde oluşturduğu baskı ve medreselerin kapatılmasının din eğitimi konusunda "hocaefendi" fenomenine kapı araladığını bunun hayatın her alanında tek adamlara kayıtsız şartsız teslimiyetin yolunu açtığını ifade etti. "O ne derse doğrudur." yaklaşımıyla çıkılan bu serüvenin sonunda varılan "FETÖ tuzaklarının" doğal olduğunu vurgulayarak, Fetullah Gülen haricinde de birçok meczubun var olduğu gerçeğinin gözden kaçmaması gerektiğini belirtti.

İçerisinde bulunduğumuz sıkıntılı süreçten Vahyi ve aslı Kur'an'da bulunan mütevatir Muhammed-i sünneti merkeze alarak, tarihsel süreçte edindiğimiz kültürümüzü ve birikimlerimizi ıslah etmeliyiz diyen Türkmen, ümmeti yeniden diriltmenin tek yolunun bu olduğunu vurguladı.

Kur'an'ın anlaşılabilirliği ile ilgili iki aşırı yaklaşımın varlığına dikkat çeken Türkmen, uzmanlık isteyen hususları göz ardı edenler ile, Kur'an'ın anlaşmazlığı üzerinden "Hocaefendi" kitaplarını pazarlayan yaklaşımların varlığını detaylı bir biçimde açıkladı.

Kur'an okurken istiazenin ehemmiyetine de değinen Türkmen, görünür, görünmez ayartıcıların tehlikesine dikkat çekti. Türkmen, tilavetin ağır ağır, zamana yayarak, süreklilik içerisinde yapılması gerektiğini, tertil üzere yapılacak okumanın, Allah'ın dediği ile hayat içerisinde karşılaşılan sorunların arasında bağ kurmanın yöntemi olduğunu belirtti.

Türkmen İslam dünyasından çeşitli örneklemelerle sunumunu tamamladı.

Haber: Abdullatif Genç

basaksehir-20161101-02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler