Ereğli'de “28 Şubat Bin Yıllık Ütopya” Paneli

Ereğli'de “28 Şubat Bin Yıllık Ütopya” Paneli

28 Şubat’ın 17. Yıl dönümünde Özgür-Der Ereğli Temsilciliğinde “28 Şubat Bin Yıllık Ütopya” programı yapıldı.

Program sunumunu yapan Bilal Yıldızhan, Türkiye’de darbe geleneğinin arka planına temas ederek yaşananların sadece tarihin bir evresinde değil, birçok döneminde farklı isimlerle farklı araçlarla tekrarlandığını belirtti. Ümmetin gücünün dağılması ile yerli işbirlikçilerin iktidarı zor kullanarak ele geçirdiğini ve bu gücü İslami değerlerimizin yok edilmesi için kullandığını ifade etti. 28 Şubat 1997’nin de aynı saiklerin neticesi olarak yaşandığını açıkladı. Daha sonra söz alan Hüseyin Uysal, 28 Şubat’ta Ereğli İmam Hatip Lisesi’nde öğretmen olarak görev yaptığını söyleyerek, o günlerde yaşadığı zorlukları dillendirdi. Yasakçı dayatmanın okul yönetiminde başlattığı baskı ile İslami duyarlılık sahibi öğretmenlerin tehdit edildiğini, bazı arkadaşların görevlerini bıraktığını, bazılarının da sürgün edildiklerini söyledi. Kendisinin aynı zamanda Milli Gençlik Vakfı Yöneticisi olduğunu, bu sebeple de vakıf üzerinde de ayrı soruşturmalara tabi tutulduğunu ifade etti. Vakfa ait suç unsuru bulmak amacıyla, dönemin Zonguldak defterdarlığından, emniyet birimlerinden, deniz kuvvetleri komutanlığından görevlilerin bir araya gelerek vakfa baskın yaptıklarını ve insan onurunu kırıcı muamelelere maruz bırakıldıklarını ve mahkemelerde uzun yıllar hapis cezası almak ile karşı karşıya kaldıklarını anlattı. Vakfın fakir Anadolu çocuklarının okuması için birçok sorumluluğu olmasına ve hiçbir suç unsuru barındırmamasına rağmen, bir takvim yaprağındaki görsellerin suç unsuru gibi gösterilebildiği garabetler ile karşılaştığını aktardı. Yaşadığı zorlukları aşmak için yardımcı olacak hiçbir muhatap bulunamadığı o yılların, Müslümanların aile ve sosyal yaşamını tahrip ettiğini ifade etti.  Okulundan sürgün edilerek gönderildiği farklı yerlerde aynı gün içinde birbirine uzak farklı üç okulda ders vermek zorunda bırakıldığını söyledi. O zorlu süreçlerde meydanlarda eylem yapabilen bir avuç insanın onurlu duruşunu hiç unutamayacağını, zaten o gün meydanlarda olan insanların bugün de aynı hassasiyetler ile meydanlarda olduğunu aktardı. Müslümanların haklarını gasp eden zalimlere karşı en az onlar kadar cesur olunması gerektiğini, zalimlerin güçlü görünmelerine rağmen çok da korkak olduklarını kendi yaşamından örnekler vererek sözlerini tamamladı.

As-Der Zonguldak şubesi temsilcisi Mehmet Yüksel Güneş de, 28 Şubat gibi önemli bir vakayı sürekli gündemleştiren Özgür-Der’e teşekkür ederek başladığı konuşmasında, konuşma yapması için davet edildiğinde, eşine o günler ile ilgili neler hatırladığını sorduğunu, öğretmenlik görevinden başörtülü olması sebebi ile uzaklaştırılan eşinin, kötü günleri hatırlamak istemediği cevabı ile karşılaştığını söyledi. Sırf namaz kıldıkları için, İslami duyarlılığa sahip oldukları için, ordudan atılan birçok arkadaşının çok büyük yokluklar içinde yaşadığını belirten Güneş, bir arkadaşlarının psikolojik sebeplerle intihar ettiğini, bir başka arkadaşın kanser hastası annesinin, başörtülü olduğu için GATA’dan çıkarıldığını ve 5 gün sonra da vefat ettiğini söyledi. Ordu içindeki darbecilerin özel harp dairesinde yetiştirdikleri insanları Fadime şahin, Ali Kalkancı tiplemeleri ile toplum önüne sunduğunu ve İslami camiaların değerlerinin bu şekilde aşağılandığını, ordu içindeki gözlemlerine dayanarak ifade etti. Devletin kutsal olduğuna inanan bir gelenekten beslendiğini ifade eden Güneş, bu kutsal algısının ne kadar yanlış olduğunu bizzat yaşadıkları ile anladığını belirterek İslami değerlerimizi muhafaza etmenin önemine vurgular yaptı.

Daha sonra söz alan İlknur Çevik, imam hatip sıralarında okurken karşılaştığı darbeci zihniyetin soğuk yüzü ile üniversitede de karşılaşmaya devam ettiğini ve inançları nedeniyle gerek darbeci zihniyetten gerekse ailesinden büyük baskılar gördüğünü ifade etti. Boğaziçi Üniversitesini başörtüsünden dolayı bırakmak zorunda kaldığını ifade eden İlknur Çevik, her şeye rağmen bu süreçten Rabbimizi razı etmenin önemini çıkardığını ve yaşadıklarından sonra hayata yalnız bu perspektiften bakmayı şiar haline getirdiğini ifade etti.

Daha sonra söz alan Zeynep Yıldızhan, o yıllarda okullarında yaşanan olayları anlattı. Ailesinin bölgede İslami mücadelenin içerisinde olan insanlar olması hasebiyle her zaman arkasında durduğunu ifade eden Zeynep Yıldızhan,  8 yıllık kesintisiz eğitimin hayatında ne gibi sıkıntılar getirdiğini ve İslami değerleri içselleştirmesine katkılarını aktardı. Başörtüsü sorunun sadece İHL’lerd değil aynı zaman da diğer liselerde devam ettiğini ve kazanımlarımızın bu okulları kapsayacak şekilde mücadelenin devam ettirilmesi gerekliliğini vurguladı. Sinevizyon gösterisinin de yapıldığı program, zalimlere karşı mücadelemizinden asla vaz geçmeyeceğimiz mesajı verilerek sonlandırıldı.

 

eregli-20140302-01.jpg

 

eregli-20140302-02.jpg

 

eregli-20140302-03.jpg

 

eregli-20140302-04.jpg

eregli-20140302-05.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler