"Anayasa Tartışmaları ve İslami Tavır" Semineri

"Anayasa Tartışmaları ve İslami Tavır" Semineri

Özgür-Der Küçükçekmece Şubesi’nde “Hayat Rehberimiz Kur’an Işığında Dersler” üst başlığıyla düzenlenen seminerlerde bu hafta Gündem konusunda ‘’ Ergenekon, Açılım, Anayasa tartışmaları ve İslami tavır’’ konusunun sunumunu Rıdvan Kaya yaptı.

Rıdvan Kaya konuşmasında Ergenekon sürecinin aslında Cumhuriyeti kuran kadroların yapıp ettiklerinde aramak gerekir. 1919-1927 yılları arasındaki süreci yansıtan Nutuk'u irdelendiğimizde, Mustafa Kemal'in takiye yapmış olduğunu ve asıl amacını son dönemlerde daha net dillendirerek, belirttiğini görmekteyiz. Son dönemlerde dillendirdiği söylemleri ile tek parti uygulamaları, 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle ezanın Arapça aslına döndürülmesi süreci dahi bürokratik elitler tarafından karşı devrim olarak nitelendirilmiş, ordu içindeki huzursuzluklar Cumhuriyetin kazanımlarının kaybedildiği şeklinde anlaşılıp, Demokrat Partiyi alaşağı etmek için darbe endüstrisinin geliştirildiğini görmekteyiz. Cumhuriyet yani halkın egemenliğine dayanan bu sistem aslında hiçbir zaman halka bırakılmamıştır. Darbe sonrasında ortaya çıkan tabloya baktığımızda askeri vesayetten sivil iktidar sürecine geçişte aslında halkın kapatılan Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisini iktidara taşıdığını ve darbecilerin tasfiye edildiğini görüyoruz. Bu da bize statükoyu savunanların halk için halka rağmen bir tavır takındıklarını göstermektedir. Bu durum 12 Mart 1971 askeri muhtıradan sonra tekrar Adalet Partisinin iktidara gelmesi, ardından 12 Eylül 1980 darbesinde, darbeciler Turgut Sunalp'ı desteklemelerine rağmen halkın Turgut Özal'ı iktidara taşıması, 28 Şubat 1997 post-modern darbeden sonra tasfiye edilen Refah Partisi kadrolarının Ak Parti'yi oluşturarak, halk tarafından %37 ile iktidara gelmesi,  Cumhuriyet mitingleri ardından 27 Nisan 2007'deki E-muhtıraya rağmen halkın 22 Temmuz seçimlerinde Ak Parti'yi %47 ile iktidara gelmesinde kendini göstermektedir. Statükoyu koruyanlar cumhuriyetin tarifinde olduğu gibi halkın kendi kendini yönetmesini veya halk egemenliği adıyla bilinen Cumhuriyeti bir tehlike olarak görmüştür. 12 Eylül'den sonra statükocuların siyasete müdahalelerinde bir üslup farklılığı ortaya çıkmıştır. Bu üslup farklılığına rağmen sistemin tehdit algılamasında farklılaşma olmamıştır. Hala en büyük düşman İslam olarak görülmektedir. AB süreci ve ABD'nin bölgede istikrarlı bir Türkiye istemelerinden dolayı son dönemde darbe planlarını hayata geçiremeyen güruh ile halk arasındaki bu savaşta zemin kayması olmuştur. Askeri müdahaleler ikinci plana çekilerek, askeri kanadın yapamadığını bu sefer yargı eliyle yapmaya çalışmışlardır. Bugün mecliste yoğun bir mesai ile geçirilen Anayasa paketinin üzerinden yürütülen bu çatışma aslında statükocuların verdiği bir savaştır. Aslında anayasa tartışmaları Ergenekon sürecinden bağımsız değildir ve bu sürecin bir parçası olduğunu belirtti.

Kaya bu süreçlere değindikten sonra yaşanılan bu olaylara karşı Müslümanın nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğine de değindi. Sistemin tağuti bir sistem olduğunu ve hiçbir şekilde bu sistemi meşru görmediğini ifade ettikten sonra, darbecilerle girişilen bu hesaplaşmanın müslümanlar açısından olumlu bir gelişme olduğunu, müslümanın adaleti sağlamak, zalimin karşısında olmak sorumluluğunda olduğunu bu yüzden gelişen süreçte, kendi kimliğimizden ve ilkelerimizden taviz vermeyerek tavır almamız gerektiğini ifade etti.

Önceki ve Sonraki Haberler