K.Çekmece'de Gündem Değerlendirmesi Yapıldı

K.Çekmece'de Gündem Değerlendirmesi Yapıldı

Özgür-Der Küçükçekmece Temsilciliği aylık olarak yapılan Düşünce Konferanslarından ‘’Gündem Değerlendirmesi’’ konusu Rıdvan Kaya tarafından sunuldu.

Rıdvan Kaya konuşmasına; İnşallah bu başlık altında bazı sorular tartışmaya ve bunlara cevap aramaya çalışacağız. Bu çerçevede gündem tartışmasının önemi nedir? Gündemi biz mi belirliyoruz, belirlenen gündemin peşinden mi sürükleniyoruz? Siyasal-sosyal olaylar bizimde gündemimiz yer almalımı, evetse, ne oranda sorunlarına değineceğiz. Ve sonuç itibariyle Kuran gündeme dair ne söylüyor, ne öneriyor? Nasıl bir gündem oluşturuyor? Bizden neyi gündemleştirmemizi istiyor? Resulün ve ashabının pratiğinin mevcut gündeme ilişkin olarak bize nasıl bir tutum takınmamızı ilham ediyor gibi sorular üzerinde değerlendirmelerde bulunacağız.

Öncelikle gündem nedir sorusuyla başlayalım. Gündem kavramını özetle insanların konuştuğu, tartıştığı, söz söyleyip tavır alma ihtiyacı hissettikleri konular bütünü şeklinde tanımlayabiliriz. Bu anlamıyla canlı, yaşanan, bizi de içine alan bir konudan bahsettiğimiz kesin. Gündem tek bir konuya da başı sonu niyahi bir şekilde belirlenmiş bir başlık şeklinde görülmemeli. İnsanların ilgilerinin yoğunlaştığı, buna bağlı olarak bilgilerinin şekillendiği ve sonuçta bir biçimde hareket tarzlarının belirlendiği bir süreç olarak bakılmalıdır.

Gündemi kim belirliyor? Gündemi kimin belirlediği sorusu hep tartışılmıştır. Özellikle de otorite konumundaki güçler, çevreler tarafından yönlendirilme, saptırılma kaygısı taşıyan muhalif kesimler arasında bu hassasiyet çok daha belirgindir.  Kabul etmek gerekir ki en temelde gündem egemen ortam ve koşullarca belirlenir. Bilhassa medya, okul vb. iletişim ve eğitim araçlarına sahip, hakim güç ve mekanizmanın belirleyiciliği açıktır. Bununla birlikte değiştirme iradesine sahip olanlarda bir biçimde gündeme ağırlıklarını koyabilirler. İslamı çevrelerde de sık görülen yaklaşım, mevcut gündemi bütünüyle belirleyemediğimize göre onunla ilgilenmemeyi, bilinçli bir tavırla onun dışında kalmayı önerir. Acaba her şeyiyle gündemi belirleyebilme yeterliliği diye bir şeyin söz konusu olup olmayacağı üzerinde durulmalıdır.  Bu yaklaşım bazı sorunlara, hatta açmazlara yol açar. Bu yaklaşımın pratikten, hayattan kopmayı getirebilir. Somut sorunlara eğilme, somut sorunlara yaklaşım geliştirme, tepki verme, karşılık üretme çabalarını oyalanma / sapma şeklinde algılama hatasına yol açabilir. Oysa mücadele hayatı değiştirmeye yöneliktir. Hayatı değiştirme çabası ise yaşanılanı ele almayı, onunla ilgilenmeyi, ona ilişkin tavır geliştirmeyi zorunlu kılar.

Bizim gündemimiz ne? Yaşadığımız ülkeyi yada dünyayı ilgilendiren her şey bir biçimde bizim de gündemimizi teşkil ediyor. Dışında kalmak soyutlanmayı ve muhatap bulamamayı getirir. Fakat inancımız bize hayata dair sorumluluk yüklüyor. Amelden ayrıştırılmış bir imanın, daha doğrusu iman iddiasının kabul edilmeyeceğini Rabbimiz Kuran-ı Kerim'in muhtelif ayetlerinde hatırlatıyor. Dolayısıyla yaşananlara ilişkin sözümüz ve tavrımız olmak zorunda.  Aslında Kuran'a  baktığımızda toplumun gündeminde ne varsa Kuran'ın gündeminde de onun bulunduğu görülür. Kurani çağrı özünde şirkin ve cahiliyenin öncelikle teşhiri, tanınması ve bunlardan beri olunması üzerine kuruludur. Tevhid inancının inşası ancak bu zemin üzerinde mümkündür. Yani tevhidi davetin dikkat çektiği gündemler arasında kız çocuğunun diri diri görülmesi zulmünün terk edilmesi vardır; yoksulun doyurulmasına ön ayak olunmamasının kabul edilmezliği vardır; kölelerin özgürlüğü için çaba harcanmasına teşvik vardır; ölçüde, tartıda hile yapılmasının kınanması vardır.

Tüm bu olumsuz görüntüler en temelde şirkten bağımsız eylemler değildir. Zaten şirk dediğimiz şey de cahil insanların sadece Kabe'nin içerisine doldurulmuş bir takım taştan, tahtadan heykellere tapınmalardan ibaret bir eylem değil, tüm bu kınanan toplumsal olguların bütünleşmesinin ortaya çıkardığı bir kirlilik halidir. Tüm bu sorunlara dikkat çekerken Resul hiç kuşkusuz tevhidin dışında bir şey anlatıyor değildi. Hakka şahitlik sorumluluğunu yerine getiriyordu.

Şu hususlara özen gösterilmelidir: Gündemi konuşmalı ama  gündemin anaforuna kapılmamalıyız. Yani toplumun tartıştığı konuları, sorunları ele almalı ama bunu seçerek yapmalıyız. Burada bizim için ölçü Rabbimizin şu emridir: "Boş ve yararsız sözü işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve : "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp- ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55 )

"O size Kitap'ta: " Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa sizde onlar gibi olursunuz" diye indirildi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)

Gündemi asli zeminine oturtmalıyız. Ayıklama, sadeleştirme, netleştirme ameliyesinden geçirmeliyiz.  Gündeme bize dayatılan, gösterilenden değil, kendi zaviyemizden belirlemeliyiz.

Şuara suresinde Hz. Musa ile Firavun arasında geçen konuşma bize dayatılana karşı neyi öne çıkartmamız, nasıl bir tavır takınmamız gerektiği hususunda önemli bir ipucu vermekte, güzel bir örneklik sunmaktadır:

18)"Firavun Dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yılını aramızda geçirmedin mi?

19)Sonunda o yaptığın işi de yaptın. Sen nankörün birisin !"

20)Musa: Ben dedi, o işi o anda sonun ne olacağını bilmeyerek yaptım.

21)Sizden korkunca da hemen kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

22)O nimet diye başıma kaktığın ise, İsrailoğullarının kendine kul (köle) etmendir."

Gündem tartışmasını Kuran'ın rehberliğine ve hakemliğine yönlendirmeliyiz. Konu ne olursa olsun, tartışma nereye giderse gitsin bizim için temel kıstas bellidir. İnsanlar ne diyor, egemenler ne diyordan öte Allah ne diyor, Resül'e ne diyor sorusunu merkeze almalı, merkeze oturtmalıyız.

Sonuç itibariyle gündem meselesine yaklaşırken bizim açımızdan hedef şu olmalıdır: 

1.Ortak gündemlere çağırmak:

"De ki: Ey Ehl-i Kitap, sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; Allah'ı bırakıp da, kiminiz kimimizi rabler de edinmesin. Eğer onlar yine de yüz çevirirlerse, işte o zaman: " şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz." ( Al-i İmran 3/64)

2.Bunlar üzerinde ortaklaşmak, mutabakatlar oluşturmak;

3. Ulaşılan doğru bilgi ve tespitleri bilgileri daha geniş kitlelere mal etmeye çalışmak;

4. Mevcut gündemleri, tartışmaları toplumsal değişim ve dönüşümün araçları kılmak;

5. Tüm bunları Rabbimizin razı olacağı bir ilişki biçiminin, kapsamlı bir ilişki sisteminin hizmetine sunmak!

Program dinleyicilerin katılımı ve sorulara verilen cevaplarla sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler