Kur’an’da Mümin Kadın

Kur’an’da Mümin Kadın

Özgür-Der Küçükçekmece temsilciliği tarafından düzenlenen alternatif eğitim derslerinde bu hafta “Kur’an’da mü’min kadın” konusunu Hülya Şekerci değerlendirdi.

Program, Yaser emre İnci'nin Kur'an ve meal okuması ile başladı.

Hülya Şekerci, sunumuna toplumun kadına olan bakış açılarındaki farklılıkları belirterek başladı. İslami konularda en çok eleştiri konusunun kadın olduğunu belirten Şekerci, kadına yaklaşımın iki farklı kabulü olduğunu, bunlardan ilkinin geleneksel kabul olduğunu ve bu anlayışın kadını ikinci sınıf ve erkekler için yaratılmış olarak gördüğünü belirtti. Hülya Şekerci, diğer anlayışın ise, sözde kadına hakkını vermeye çalışan ve batılı değerler karşısında kadını savunmak adına eşitlikçi görülmeye çalışan birtakım insanların, miras, başörtüsü gibi konulardaki hükümleri dönemin arap toplumuna has kılarak islami hükümleri yok sayabilecek kadar ileri gidebilen anlayış olduğunu ve bu iki anlayışında yanlış olduğunu belirtti. Hülya Şekerci, "Kur'an- hayat ekseninde mü'min kadın" adlı yeni çıkarmış olduğu kitabının bölümlerini tanıtarak örnekler sundu.

Kitabın "kadın sorununa yaklaşımda perspektif" konulu birinci bölümünü ayetler ve hadisler bağlamında anlatan Hülya Şekerci kitaptan alıntılar yaparak görüşlerini belirtti. "mü'min kadınlar ve mü'min erkekler birbirlerinin velisidir" (tevbe 71) ayetinden yola çıkarak değerlendirmelerde bulunan Hülya Şekerci, Fahreddin er razi, ibn-i kesir ve klasik tefsirlerde taramalar yaptığını ve bu ayet ile birkaç ayet daha alınarak kadın konusundaki görüşlerin netleştirildiğini ve genişlemesine bir araştırmanın yapılmadığını söyledi. Oysa ki, "Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, bilendir" (mücadele 1) ayeti ile, zıhar, biat alan kadınlar ve veli kavramı doğru olarak okunduğunda kadın'ın ne erkekler için yaratılmış ne de ikinci sınıf bir insan olmadığının açıkça görüleceğini belirtti. Bu algının israiliyat kaynaklı olduğunu belirten Şekerci, yaratılış meselesinde Havva'nın Adem'in kaburgasından yaratılması ve elmayı yedirmesinden dolayı kadının fitne olarak görülmesinin Tevrat ve incil'den alınma olduğunu, bu konular ile alakalı olarak herhangi bir ayetin bulunmadığını belirtti.

Hülya Şekerci, Kur'an'ın kadına bakış açısını anlattıktan sonra, toplumun kadına bakışının bir diğer ölçüsünü oluşturan hadislerden örnekler verdi. Hadis rivayetlerinde iki türlü Peygamber anlayışının öne çıktığını belirten Şekerci, bunlardan ilkinin kadının fitne aracı, şeytan olduğu ile ilgili olan rivayetlerden bahsetti. Rivayetlerin, "cehennemin çoğunluğunun kadın olması", "birinin birine secde etmesini isteseydim kadının kocasına secde etmesi" gibi hadislerle dolu olduğunu belirtti. Diğer bir peygamber anlayışının ise, pozitif ayrımcılık olarak nitelendirilebilecek türden rivayetler olduklarını, mescide gitmek isteyen kadınlara engel olunmamasını emreden, giyecek düzgün elbisesi yoksa bile ödünç alarak mescide gitmesini öğütleyen, namaz kıldırır iken gelen çocuk ağlaması sesi üzerine kısa sureler okuyan bir peygamber anlayışının varolduğundan bahsetti.

Ayetler ve aktarılan hadisler kanalı ile oluşturulan kadın profilinin günümüze kadar yanlış anlaşıldığını vurgulayan Hülya Şekerci, kadınların asr-ı saadet döneminde aktif rol oynadıklarını belirterek, kadının toplumsal dönüşümü hızlandıran bireyler olduklarını söyledi. Araştırmalarda kadınların cihada katıldıkları, mescidlerde cuma namazlarında, bayram namazlarında ve vakit namazlarında bulundukları ve hatta kıble değişimi esnasında cemaati oluşturanların %40'ının kadın olduğunu belirtti. Erkek ve kadının farklı olduklarını ancak bu farklılıkların ayrımcılık ve üstünlük şeklinde görülmemesi gerekliliğinin altını çizen Hülya Şekerci, böyle algılandığı taktirde bunun bir zulüm olacağını belirtti. "Kadınlarla istişare edin ama söylediğinin tersini yapın" gibi arap atasözünün bile hadis olarak nakledildiği, "kadınları balkonlarda oturtmayın, okuma yazma öğretmeyin, dikiş öğretin" gibi kadını hayatın dışına iten bir anlayışın varolduğunu belirten Şekerci, İbn-i İshak'ın "Peygamber (a.s)'a vahiy geldiğinde önce erkeklere sonra da kadınlara okurdu" hadisini İbn-i Hişam'ın almamasının tuhaf oduğunu belirtti. Kur'ana yaklaşımın bütüncül olmamasından ve hadislere yaklaşımın sıkıntılı olmasından kaynaklanan bu bakış açısının yanlış olduğunu belirten Şekerci, üstünlüğün yalnızca takva'da olduğunu ve ölçünün bu olması gerekliliğini belirtti.

Hülya Şekerci, seminerin ilerleyen bölümlerinde kitabının ikinci bölümü olan "toplumsal hayatta Müslüman kadın" konusunu değerlendirmeye başladı. Hz. Peygamber döneminde mescitlere her tür namaz için gidebilen kadınların bugün fitne olarak görülmesinden dolayı gidemediğini belirtti. Oysa ki, fitne'nin anlamının kadına has bir şey olmadığını belirten Şekerci, fitne'nin "imtihan" anlamına geldiğini ve bunun erkek ve kadın her iki tarafı da kapsadığını söyledi. İffet, namus gibi kavramların yalnızca kadına has birşeymiş gibi görülmesinin yanlış olduğunu belirten Hülya Şekerci, Kur'an'ın zina suçu işleyen erkek ve kadına aynı cezayı uyguladığını, farklılık göstermediğini söyledi. Geleneksel algının kadını toplumsal hayattan dışlaması bir yana, Kur'an "tesettür" kavramı ile kadını toplumsal hayata müdahil eder dedi. Aynı şekilde, "ayaklarınızı yere vurmayın" ve "karşınızdakinin hoşlanacağı şekilde konuşmayın" gibi ayetlerle de kadının toplumsal hayat içerisindeki davranışlarını belirlediğini söyleyen Şekerci, kadın'ın toplumsal hayat içerisinde her zaman varolduğunu ve varolması gerekliliğini belirtti.

Kitabın üçüncü bölümünden örnekler vererek sunumuna devam eden Hülya Şekerci, çok eşlilik ve cariye konularına açıklık getirdi. Çok eşlilik konusunda da iki farklı görüş olduğunu belirten Hülya Şekerci, ilkinin "Hz. Peygamber ve sahabe de yapmıştır, o halde caizdir" görüşü ile "tek eşlilik daha uygundur" yaklaşımının olduğunu belirtti. Mekke döneminde birçok insanın tek eşli olduğunu belirten Hülya Şekerci, çok eşliliğin medine döneminde savaşlardan sonra ortaya çıktığını ve toplumsal sorunlardan kaynaklandığını ve bunun sıkıntıların çözümü için verilmiş bir ruhsat olduğunu söyledi. Osmanlı döneminde çok eşliliğe izin olduğu halde tüm Osmanlı topraklarında bu oranın %4 ile %8 arasında kaldığını belirtti.

Hülya şekerci Cariyeler konusundaki görüşlerini ise şu şekilde açıkladı. Cariye ve köleler konusunda yapılmış çok da fazla bir araştırma olmadığını belirten Şekerci, İslam'ın köleliği her fırsatta kaldırmak isteyen bir din olduğunu, oruç tutulmadığında bile köle affetmekten bahseden bir dinin ne cariyeliğe ne de köleliğe hoş bakmadığını söyledi. Hele ki, hz. Ömer gibi bir insanın başını örten bir cariyeyi kırbaçladığı yönündeki rivayetlerin akıl ve mantığın almadığını belirten Hülya Şekerci, Müslümanlığı tercih etmiş bir insanı hz. Ömer'in kırbaçlamasının mümkün olmadığını belirtti. Cariyeler ile olan nikahsız ilişkinin ise mümkün olamayacağını belirten Şekerci, bunun İslami ahlaka uygun düşmeyeceğini, parası olmayanların cariyeler ile evlenebileceği hükmünün Kur'an'da yer aldığını söyledi. Hz. Peygamber'in iki cariyesinin olduğu ve ikisi ile de nikahlı olduğu bilinmektedir dedi.

Hülya Şekerci, kadın ve erkek arasında herhangibir üstünlük anlamında farkın olmadığını belirterek, üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu belirtti. Kadına yaklaşımın Kur'ani temellerde olması gerekliliğini belirten Şekerci, ne kadının erkeğe ne de erkeğin kadına bir üstünlük kurmaması gerektiğini, "Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır" (rum 21) ayeti gereği erkek ve kadın arasında olması gerekenin sevgi ve merhamet olması gerektiğini belirtti.

Program, dinleyicilerin soru ve katkıları ile sona erdi.

Sedat Hasanbaşoğlu – Haksöz Haber

Önceki ve Sonraki Haberler